Akua Group A.Ş, 9 yıl süren hukuk mücadelesini kazandı
3 gemi Türk karasularına giriş yaptı
Cezayir Denizcilik Bakanlığı ile anlaşması olmasına ve tüm izinleri almasına rağmen 2009 yılında teknelerine el konulan, personeline altışar yıl hapis cezası verilen ve 70 milyon avro para cezası kesilen Akua Group A.Ş’nin 9 yıl sonra gemileri Türk karasularına giriş yaptı. “Kaçak avcılık" iddiasıyla aleyhlerine dava açılan ve Cezayir Yargıtay'ı tarafından üç kez haklı bulunan Akua Group A.Ş Yönetim Kurulu üyeleri ve şirket personeli gemileri büyük bir coşkuyla karşıladı.
30 Temmuz 2018 Pazartesi: Cezayir Denizcilik Bakanlığı ile anlaşması olmasına ve tüm izinleri almasına rağmen 2009 yılında teknelerine el konulan, personeline altışar yıl hapis cezası verilen ve 70 milyon avro para cezası kesilen
Akua Group A.Ş., 9 yıl süren hukuk mücadelesini kazandı. Bu süreçte “kaçak avcılık" iddiasıyla aleyhlerine dava açılan fakat Cezayir Yargıtay’ı tarafından üç kez haklı bulunan
Akua Group A.Ş’nin 3 gemisi bugün itibariyle Türk karasularına giriş yaptı. İzmir Karaburun’da bulunan
Akua Group Çiftliği Limanı’nda, Akua Group A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman,
Akua Group A.Ş Yönetim Kurulu üyeleri Abdullah Denizer, Ahmet Menekşe, Nedim Anbar, şirket çalışanları ve basın mensuplarının katılımıyla karşılanan gemiler, milli bir kazanımın ismi oldu.
“Bu bir milli meseleydi. Kazandığımız için gururluyuz”
9 yıl süren hukuk mücadelesini kazandıkları ve gemilerin artık anavatanında oldukları için mutluluk duyduklarını dile getiren
Akua Group A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, bu süreçte 12 milyon dolar değerindeki 3 teknelerinin hurdaya çıktığının altını çizdi.
Kocaman, 9 yılda tekneleri bekleyen personele, mahkeme süreçleri gibi konulara 5-6 milyon dolar harcandığını bildirdi ve “Ortaklarımızla birlikte bedeli ne olursa olsun hukuki süreci sürdürmekte son derece kararlıydık" dedi. Bu süreçte kurgu bir mahkemeyle karşı karşıya kaldıklarını ve maddi ve manevi önemli kayıplar yaşadıklarını aktaran Kocaman, “Her şeyden önemlisi bir Türk şirket kaçak avcılıkla suçlandı. Bu bizim için çok ciddi moral kaybına neden oldu. Bu süreçte maddi olarak 30 milyon dolar gibi kaybımız oldu. Neyse ki sektördeki prestijimiz pek sarsılmadı" dedi.
Kocaman, bu süreçte tekneleri terk etmelerinin istendiğini ve bu teknelere el konulup Cezayirlilere satılmasının bile söz konusu olduğunu kaydederek, "Bize hiç dostane davranılmadı. Biz de Yargıtay'ın bizi üç defa haklı bulduğu, 9 yıl sonra gelen adalet sonrası ciddi bir tazminat davası açmaya karar verdik. En az 30-40 milyon dolarlık bir tazminat davasını Cezayir devletine açacağız. Fırsat maliyetlerimiz ve engel oldukları ticaretle birlikte zararımız en az bu kadar" diye konuştu. Bu davayı açmalarına rağmen Cezayir'de balıkçılık yapmaya devam edeceklerini aktaran Kocaman, "Cezayir'de balıkçılık yapmamızın önünde bir engel yok. Yasalara uygun çalışıyoruz. Engellerlerse yine dava açarız. Bu milli bir mesele, hiç korkmuyoruz. Fas'ta ve Moritanya'da da balıkçılık yapıyoruz" ifadelerini kullandı.
Peki olay nasıl gerçekleşmişti; ICCAT tarafından Cezayir'e verilen kotanın bu ülke tarafından kullanılamaması, orkinos avcılığının yapılamaması gibi nedenlerle bu ülke karasularında orkinos avlamak ve Cezayirli balıkçılara orkinos avcılığı öğretmek amacıyla 2008 yılında Cezayirli yetkililerle görüşmeye başladıklarını anlatan Kocaman, Cezayir Denizcilik Bakanlığı temsilcileri ile bir dizi görüşme gerçekleştiklerini bildirdi. Kocaman, "Biz onlara, 'Kotanız var, kullanamıyorsunuz, biz Türk tekneleri ile gelelim, beraber balıkları avlayalım, siz de avcılığı öğrenin, kotanızı değerlendirin, bu balıkları sizden uluslararası fiyatlardan alalım’ dedik. Bu teklifimiz Cezayir Denizcilik Bakanlığı tarafından uygun görüldü ve bu anlaşma neticesinde Türk tekneleri ile 2008'de Cezayir’e gittik” dedi.
“Tamamen kurgu bir mahkemeyle karşılaştık”
Anlaşmadan sonraki ilk yıl Cezayirli balıkçılarla birlikte avcılık yaptıklarını söyleyen Kocaman, bu süreçte avcılığı Cezayirli balıkçılara öğrettiklerini söyledi. Kocaman, "İkinci yıl onlar bize, 'Biz avı öğrendik, avcılığı biz yapalım, siz sadece avlanan balıkları Türkiye'ye transfer etmek için çekici tekne getirin.' dediler. Biz de 3 tane kafesli çekici römorkör tekneyi 2009 Mayıs'ta Cezayir'e gönderdik" dedi. Cezayirli balıkçıların avcılığı yaptıktan sonra balıkları Türk teknelerine transfer ettiklerini ve prosedür olarak ilgili bakanlığa bildirim yapıldığını dile getiren Kocaman, balıkları Türkiye'ye getirmek için bakanlığın iznini beklemeye başladıklarını söyledi. Kocaman, "Biz bakanlıktan olur cevabı beklerken Cezayir sahil güvenliği teknelerimizi karasularına çağırdı. Biz de kontrol amaçlı olduğunu düşünerek kafeslerle birlikte gittik. Bize, 'Siz kaçak avcılık yapıyorsunuz, kafesleri limana çekin. Hakkınızda soruşturma var' dediler. Öyle bir şey söz konusu değildi tabii ki: O kafeslerle limana da giremezdik. Ancak limanın açığında demirledik. Demirleyince kafesler 3-4 gün sonra patladı ve balıklar kaçtı. Sonrasında tekneleri limana bağladık. Akabinde personelimiz ağır bir sorgulamadan geçti, mahkemeye sevk edildiler ve duruşmalar başladı. Tanıklar dinlenildi. Bizi kaçak avcılıkla suçladılar ancak biz istesek de o teknelerle avcılık yapamazdık, zira buna uygun donanımları yoktu. Ayrıca bizim tüm izinlerimiz vardı, evraklarımız tamdı” dedi. Bu süreçte "Tamamen kurgu bir yargılama ile karşılaştık." diyen Kocaman, bu arada hiçbir personelin hapis yatmadığını ve ülkeden çıkma cezası ile karşılaşmadığını aktardı. Kocaman, tekneleri hiç boş bırakmadıklarını, 6 ayda bir personel değiştirdiklerini belirterek, burada da ciddi bir giderle karşılaştıklarını söyledi.
“Cezayir devletine ciddi bir tazminat davası açacağız"
O dönem Türkiye'nin Cezayir Büyükelçisi Ahmet Necati Bigalı'nın kendilerinin her zaman yanlarında olduğunu, ilk duruşmalara 800 kilometre uzaklıktan gelerek duruşmaya katıldığını belirten Kocaman, kendilerinin masum olduğunun en başından beri Türk devleti tarafından bilindiğini vurguladı. Diplomasi açısından Türkiye'nin her zaman kendilerine destek verdiğini dile getiren Kocaman, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2013'te Cezayir ziyaretinde Cezayirli mevkidaşı ile bu konuyu görüştüğünü bildirdi.